İnsan, yaşamı boyunca sıkıntı ve üzüntü veren pek çok olayla karşılaşır. Bu olayların tümü ruhsal travmaya sebep olmaz. Bir olay korku, dehşet, çaresizlik hissi yaşatmışsa; kişinin kendinin veya bir yakınının ölüm, yaralanma veya beden bütünlüğünün bozulma tehlikesi varsa o zaman bu olaya ruhsal travma diyoruz.
Doğal afetler (deprem, sel, yangın), insan eliyle yapılan travmalar (savaş, işkence, tecavüz), kazalar (iş, trafik), beklenmedik ölümler, ciddi-ölümcül hastalıklara yakalanma, aile içi şiddet, çocukluk çağında yaşanan taciz ruhsal travmaya yol açan olaylar arasındadır.
Çalışmalar her iki kişiden birinin hayatları boyunca bir kez ruhsal travma olarak tanımlanacak olaya maruz kaldığını göstermektedir. Bu da toplumda ruhsal travmanın sık görüldüğünü bize göstermektedir. Tabii herkesin ruhsal travmaya maruz kalma ihtimali eşit değildir. Polis, asker, itfaiye gibi meslekler ve suç oranının yüksek olduğu bölgelerde yaşayanlarda bu ihtimal daha fazladır.
Uykusuzluk, kabuslar, olayla ilgili anıların rahatsız edici biçimde sık sık hatırlanması, sürekli olarak olayın tekrarlanacağı korkusu ve bu nedenle tedirgin hissetme, kolay irkilme, çabuk sinirlenme, gelecekle ilgili plan yapamama, yabancılaşma (başkaları beni veya yaşadıklarımı anlamıyor hissi), olayı hatırlatan durumlarda huzursuz olma ve bu durumlardan kaçınma travma sonrası stres bozukluğunun belirtilerindendir. Ruhsal travma yaşayan herkesde travma sonrası stres bozukluğu gelişmeyebilir. Bu belirtilerin çoğu kişide, travmayı izleyen günlerde görüldüğü ve genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden düzelebildiği gözlenir. Ancak bazı kişilerde aylarca, hatta yıllarca sürebilir. Buradan da anlaşılacağı gibi ruhsal travmalardan herkes eşit olarak etkilenmemektedir. Kadın olmak, geçmişte ruhsal travma yaşamak, başka ruhsal veya bedensel hastalığı olmak ve travmayı daha şiddetli yaşamak travma sonrası stres bozukluğunun gelişme riskini artıran durumlardır.
Travma sonrası stres bozukluğu; uzun yıllar sürebilen, belirgin iş gücü kaybına yol açabilen ve tedavisi olan bir hastalıktır.
Tedavide; hem ilaçların hem de psikoterapinin etkili olduğu bilinmektedir. Çoğu zaman bu tabloya depresyon da eşlik ettiğinden tedavi sürecinde ilaç kullanımı önemlidir. Travmaya maruz kalan kişi yardım aramaya çekinme, umutsuzluk, olayı hatırlamaktan kaçınma, insanlara güvenini kaybetme duygusu ile tedaviye başvurmayabilir. Kişiyi tedaviden uzak tutan bu belirtiler aynı zamanda hastalığın da belirtileridir.
Kendinizde ya da yakınınızda travma ile ilgili ruhsal belirtiler gözlemliyorsanız mutlaka yardım almalısınız.